Çingene Sokağının,
Karnaval Sokağının tam ortasına saplandığı Elma Aparmanın en üst katının en son
dairesinde otururmuş Nezih. Independenta
tankerinin İstanbul Boğazının boğazını
yaktığı dakikalarda * olay mahallinden tam 431 km güney batısında dünyaya
gelmiş. Hakkında kimse fazla şey bilmez; bu sebepten herkes onu çok merak edermiş.
Kapıcının anlattığına
göre gayet nazik bir adammış Nezih. Ondan hiçbir şey istemez, çöpünü kendi
atarmış. Apartmanın yerlerini silmek için kapısını çaldığında yedi tane kilidin
açılma sesini duyarmış ve Nezih güler yüzüyle ona iki kova su verirmiş. Çok
sefer konuşmayı denediyse de olmamış. Futbol, siyaset, apartmanın sorunları
gibi konulardan sohbet açmaya çalıştıysa da karşılaştığı hep gülümseme ve kısa
cevaplar olmuş. Ne zaman karşılaşsalar selamın aleykümleşir, çocukların
derslerini sorarmış. Bayramlarda ise hiç evde olmazmış.
Bakkalın anlattığına
göre kendi halinde biriymiş Nezih. Ekmek, yumurta ve peynir alışverişini hep
bakkaldan yaparmış. Başka bir şey de hiç almazmış. Her gün üç ekmek alırmış ama
düzeni yokmuş. Bazen akşamları iki ekmek alır sabah gelmezmiş, bazen de öğlen
iki ekmek alıp akşamları gelmezmiş. Bakkal Hep Nezih’e özel beyaz peynir
ayırırmış. Hiç veresiye yazdırmazmış Nezih. Bazen kağıt 200 lira ile gelirmiş
ve bozmak zor olurmuş ama bazen. Ayda bir falan.
Komşu kadının anlattığına
göre biraz garibanmış Nezih. Bir kaç kere yemeğe çağırmış ama hiç icabet
etmemiş. Kandillerde helva, muharrem aylarında aşure götürdüğü zaman çok
utanırmış Nezih ve “Bir dakika lütfen” deyip içeri koşu tabağı yıkayıp geri
verirmiş. Bir keresinde şaka ile karışık “Sana köydeki yeğenimi vericem” demiş
de, Nezih utancından kıpkırmızı olmuş.
Başka bir komşu kadının
anlattığına göre biraz çatlakmış Nezih. Kapısında yedi kilit olması – ki her
kapıyı açıp kapattığında kilitlediğinden
ve kilitlerin çıkarttığı sesin apartman boşluğunda yankılanmasından
herkes yedi kilidi olduğunu bilirmiş- kıyafetlerinin eski olması, kapı
aralandığında bir kez gördüğü buzdolabının çok eski olması hep çatlaklığının
emaresiymiş. Hiç çalışmıyor olması ve geleni gideni olmaması da cabasıymış.
Bambaşka bir komşu
kadının anlattığına göre deliymiş Nezih. Anne babası öldükten sonra kardeşleri
onlardan uzak dursun diye Nezih’e ev almışlar ve para gönderiyor olmalıymışlar.
Konu hakkında diğer kadınlarla çok kafa yormuşlar ve akıllarına en yatan senaryo
buymuş.
İlk komşu kadının
asosyal oğlunun anlattığına göre bir şeyler çeviriyormuş Nezih. Muhtemelen ya
psikopat ya sosyopat ya da seri katilmiş. Ajan ya da casus da olabilirmiş. Hiç
yakalanmamasından çok zeki olduğu da belli oluyormuş. Bir şeyler gizlediği
kesinmiş.
Sokaktaki uydu
antencinin anlattığına göre gördüğü en acayip evde yaşıyormuş Nezih. İlk
taşındığı zaman çağırmış evine. Salonda taa Abdulhamit’ten kalma bir kanepe varmış.
Hani çekince bir çeşit çek yat olan, möbleli. Yerde ve kanepenin gözünde de
yıllar önce Sabah Gazetesi’nin bir yıl kupon biriktirenlere verdiği yirmi dört
ciltlik Meydan Larousse’ler duruyormuş. Nezih’in ansiklopedi okuduğundan
eminmiş. Çünkü ilk kez sayfaları, kapakları yıpranmış ve aralarına kağıtlar
konmuş bir ansiklopedi görüyormuş. Kanepenin karşısında son model plazma bir
televizyon varmış ve zaten uyducuyu da son model bir uydu takması için
çağırmış. Ödemeyi arkasında Yunus Emre’nin resmi olan kağıt 200 lira yapmış.
Uyducu eve bir kez de uyduyu taktıktan birkaç ay sonra frekans ayarı için
gelmiş. Bir daha da çağırmamış Nezih. Adamın dediğine göre salonun yarısı 1970’lerden
kalma eski eşyalarla dolu olmasına rağmen o televizyon tüm düzeni bozuyormuş.
Bir de aklında içi boş kuş kafesi kalmış.
Postacının anlattığına
göre Nezih hakkında hiçbir şey bilmiyormuş. Ne bir mektup – mektup mu kaldı?-
ne de bir fatura ya da kredi kartı ekstesi gelmemiş Nezih’in adresine.
Sokağın delisinin
anlattığına göre bokör adammış Nezih. Yılda bir kez kağıt 200lira verir sonra
da gidermiş. Hiç konuşmazmış.
Yine bakkalın
anlattığına göre olay 1 Ocak 2025 günü olmuş. Nezih bakkala yine ekmek ve
yumurta almak için gitmiş. Cebinden para çıkartıp bakkala verince bakkal “Abi
artık bu para geçmiyor” demiş. Nezih çıkmış evine gitmiş. Öğlen yine bakkala
gitmiş ve cebinden bu sefer kağıt 200 lira çıkartmış. Bakkal aynı şeyi
söyleyince dönmüş arkasını gitmiş.
Kapıcının anlattığına
göre aynı gün apartmanın girişinde kendi kendine konuşmaya başlamış Nezih.
Gülüyormuş da. Anormal anormal hareketler yapıyormuş, sanki oynuyor gibiymiş. Korkmuş,
uzaktan izlemiş bir süre. Sonra da bakmış durmuyor polisi aramış.
Polisin dediğine göre
konuşmaya çalışmış ama cevap vermemiş Nezih. Sanki göbek atıyor gibiymiş. İlginç
ilginç hareketler yapıyormuş. Zar zor birkaç arkadaşı üzerine atlayıp karakola
götürmüşler. Çok güçlüymüş Nezih. Sonra da komiser hastaneye götürün demiş.
Doktorlarının
söylediğine göre bir şok geçiriyormuş Nezih. İlaçlamışlar, beklemişler ve
sonunda ağzından birkaç kelime almışlar. “ Tam yedi yıl bekledim, sonunda lanet
gitti” demiş Nezih. Bir sürü de garip bilgiler veriyormuş. Doktor tıp bilgisine
şaşmış.
Çilingirin söylediğine
göre yedi kilidi açmak yedi saatini almış. Kimi kilitleri açamayıp kırmak
zorunda bile kalmış. Polis eve girince şaşmış. Evde hemen hiç eşya yokmuş;
televizyon da, buzdolabı da çalışmıyormuş. Sonra mutfak dolabını açınca küçük
dillerini yutmuşlar. Deste deste kağıt 200 liralar. Bir yedi saatte ponu
saymışlar, toplamı 80.000.000 ya yakınmış tam 2019’nın yılbaşı büyük ikramiyesi
kadar.
Nezih’in anlattığına
göre anne babası 28 Şubat’ta ** kataritik zehirlenmesinden kaybedince kimsesi
kalmamış şu hayatta. Bir sucunun yanında taşıma işleri yaparmış. Sonra 2017’in
son günlerinde milli piyango bileti almış ve hayatı kararmış. Harcamaya korkmuş,
kötü insanlardan korkmuş, paranın kendisini bozmasından korkmuş, sahte arkadaş
ve akrabalardan korkmuş, mafyadan kormuş, polisten korkmuş,... Korkmuş da
korkmuş. Sonra bir ev alıp yaşayım demiş; sessiz sedasız ve sefasız. Elma
apartmanındaki evi alıp yaşamaya devam etmiş. Türkiye’nin Avrupa birliğine
girdiğinden de, euroya geçtiğinden de hiç haberi olmamış tabi. “Bir 1 Ocak’ta
kararmıştı hayatım, başka bir 1 Ocak’ta özgürlüğe kavuştum”, diyormuş.
Akıl hastanesindeki
arkadaşı Gökhan’ın anlattığına göre Nezih odadayken radyo çekmezmiş.
*15 kasım 1979
*1997
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder