8 Ocak 2014 Çarşamba

1 Ocak -ham-

Çingene Sokağının, Karnaval Sokağının tam ortasına saplandığı Elma Aparmanın en üst katının en son dairesinde otururmuş Nezih.  Independenta tankerinin  İstanbul Boğazının boğazını yaktığı dakikalarda * olay mahallinden tam 431 km güney batısında dünyaya gelmiş. Hakkında kimse fazla şey bilmez; bu sebepten herkes onu çok merak edermiş.

Kapıcının anlattığına göre gayet nazik bir adammış Nezih. Ondan hiçbir şey istemez, çöpünü kendi atarmış. Apartmanın yerlerini silmek için kapısını çaldığında yedi tane kilidin açılma sesini duyarmış ve Nezih güler yüzüyle ona iki kova su verirmiş. Çok sefer konuşmayı denediyse de olmamış. Futbol, siyaset, apartmanın sorunları gibi konulardan sohbet açmaya çalıştıysa da karşılaştığı hep gülümseme ve kısa cevaplar olmuş. Ne zaman karşılaşsalar selamın aleykümleşir, çocukların derslerini sorarmış. Bayramlarda ise hiç evde olmazmış.

Bakkalın anlattığına göre kendi halinde biriymiş Nezih. Ekmek, yumurta ve peynir alışverişini hep bakkaldan yaparmış. Başka bir şey de hiç almazmış. Her gün üç ekmek alırmış ama düzeni yokmuş. Bazen akşamları iki ekmek alır sabah gelmezmiş, bazen de öğlen iki ekmek alıp akşamları gelmezmiş. Bakkal Hep Nezih’e özel beyaz peynir ayırırmış. Hiç veresiye yazdırmazmış Nezih. Bazen kağıt 200 lira ile gelirmiş ve bozmak zor olurmuş ama bazen. Ayda bir falan.

Komşu kadının anlattığına göre biraz garibanmış Nezih. Bir kaç kere yemeğe çağırmış ama hiç icabet etmemiş. Kandillerde helva, muharrem aylarında aşure götürdüğü zaman çok utanırmış Nezih ve “Bir dakika lütfen” deyip içeri koşu tabağı yıkayıp geri verirmiş. Bir keresinde şaka ile karışık “Sana köydeki yeğenimi vericem” demiş de, Nezih utancından kıpkırmızı olmuş.

Başka bir komşu kadının anlattığına göre biraz çatlakmış Nezih. Kapısında yedi kilit olması – ki her kapıyı açıp kapattığında kilitlediğinden  ve kilitlerin çıkarttığı sesin apartman boşluğunda yankılanmasından herkes yedi kilidi olduğunu bilirmiş- kıyafetlerinin eski olması, kapı aralandığında bir kez gördüğü buzdolabının çok eski olması hep çatlaklığının emaresiymiş. Hiç çalışmıyor olması ve geleni gideni olmaması da cabasıymış.

Bambaşka bir komşu kadının anlattığına göre deliymiş Nezih. Anne babası öldükten sonra kardeşleri onlardan uzak dursun diye Nezih’e ev almışlar ve para gönderiyor olmalıymışlar. Konu hakkında diğer kadınlarla çok kafa yormuşlar ve akıllarına en yatan senaryo buymuş.

İlk komşu kadının asosyal oğlunun anlattığına göre bir şeyler çeviriyormuş Nezih. Muhtemelen ya psikopat ya sosyopat ya da seri katilmiş. Ajan ya da casus da olabilirmiş. Hiç yakalanmamasından çok zeki olduğu da belli oluyormuş. Bir şeyler gizlediği kesinmiş.

Sokaktaki uydu antencinin anlattığına göre gördüğü en acayip evde yaşıyormuş Nezih. İlk taşındığı zaman çağırmış evine. Salonda taa Abdulhamit’ten kalma bir kanepe varmış. Hani çekince bir çeşit çek yat olan, möbleli. Yerde ve kanepenin gözünde de yıllar önce Sabah Gazetesi’nin bir yıl kupon biriktirenlere verdiği yirmi dört ciltlik Meydan Larousse’ler duruyormuş. Nezih’in ansiklopedi okuduğundan eminmiş. Çünkü ilk kez sayfaları, kapakları yıpranmış ve aralarına kağıtlar konmuş bir ansiklopedi görüyormuş. Kanepenin karşısında son model plazma bir televizyon varmış ve zaten uyducuyu da son model bir uydu takması için çağırmış. Ödemeyi arkasında Yunus Emre’nin resmi olan kağıt 200 lira yapmış. Uyducu eve bir kez de uyduyu taktıktan birkaç ay sonra frekans ayarı için gelmiş. Bir daha da çağırmamış Nezih. Adamın dediğine göre salonun yarısı 1970’lerden kalma eski eşyalarla dolu olmasına rağmen o televizyon tüm düzeni bozuyormuş. Bir de aklında içi boş kuş kafesi kalmış.

Postacının anlattığına göre Nezih hakkında hiçbir şey bilmiyormuş. Ne bir mektup – mektup mu kaldı?- ne de bir fatura ya da kredi kartı ekstesi gelmemiş Nezih’in adresine.

Sokağın delisinin anlattığına göre bokör adammış Nezih. Yılda bir kez kağıt 200lira verir sonra da gidermiş. Hiç konuşmazmış.

Yine bakkalın anlattığına göre olay 1 Ocak 2025 günü olmuş. Nezih bakkala yine ekmek ve yumurta almak için gitmiş. Cebinden para çıkartıp bakkala verince bakkal “Abi artık bu para geçmiyor” demiş. Nezih çıkmış evine gitmiş. Öğlen yine bakkala gitmiş ve cebinden bu sefer kağıt 200 lira çıkartmış. Bakkal aynı şeyi söyleyince dönmüş arkasını gitmiş.

Kapıcının anlattığına göre aynı gün apartmanın girişinde kendi kendine konuşmaya başlamış Nezih. Gülüyormuş da. Anormal anormal hareketler yapıyormuş, sanki oynuyor gibiymiş. Korkmuş, uzaktan izlemiş bir süre. Sonra da bakmış durmuyor polisi aramış.

Polisin dediğine göre konuşmaya çalışmış ama cevap vermemiş Nezih. Sanki göbek atıyor gibiymiş. İlginç ilginç hareketler yapıyormuş. Zar zor birkaç arkadaşı üzerine atlayıp karakola götürmüşler. Çok güçlüymüş Nezih. Sonra da komiser hastaneye götürün demiş.

Doktorlarının söylediğine göre bir şok geçiriyormuş Nezih. İlaçlamışlar, beklemişler ve sonunda ağzından birkaç kelime almışlar. “ Tam yedi yıl bekledim, sonunda lanet gitti” demiş Nezih. Bir sürü de garip bilgiler veriyormuş. Doktor tıp bilgisine şaşmış.

Çilingirin söylediğine göre yedi kilidi açmak yedi saatini almış. Kimi kilitleri açamayıp kırmak zorunda bile kalmış. Polis eve girince şaşmış. Evde hemen hiç eşya yokmuş; televizyon da, buzdolabı da çalışmıyormuş. Sonra mutfak dolabını açınca küçük dillerini yutmuşlar. Deste deste kağıt 200 liralar. Bir yedi saatte ponu saymışlar, toplamı 80.000.000 ya yakınmış tam 2019’nın yılbaşı büyük ikramiyesi kadar.

Nezih’in anlattığına göre anne babası 28 Şubat’ta ** kataritik zehirlenmesinden kaybedince kimsesi kalmamış şu hayatta. Bir sucunun yanında taşıma işleri yaparmış. Sonra 2017’in son günlerinde milli piyango bileti almış ve hayatı kararmış. Harcamaya korkmuş, kötü insanlardan korkmuş, paranın kendisini bozmasından korkmuş, sahte arkadaş ve akrabalardan korkmuş, mafyadan kormuş, polisten korkmuş,... Korkmuş da korkmuş. Sonra bir ev alıp yaşayım demiş; sessiz sedasız ve sefasız. Elma apartmanındaki evi alıp yaşamaya devam etmiş. Türkiye’nin Avrupa birliğine girdiğinden de, euroya geçtiğinden de hiç haberi olmamış tabi. “Bir 1 Ocak’ta kararmıştı hayatım, başka bir 1 Ocak’ta özgürlüğe kavuştum”, diyormuş.  

Akıl hastanesindeki arkadaşı Gökhan’ın anlattığına göre Nezih odadayken radyo çekmezmiş.


*15 kasım 1979

*1997 

Hiç yorum yok: