15 Kasım 2011 Salı

Biri Yakalamış, Biri Kesmiş…

Ben Ömer, ben yakaladım. Çok koştum peşinden ama yakaladım. Yorulacağını biliyordum. Ondan tüm gücümle koşmadım ilk dakikalarda, görüş açımdan çıkmasın yeterdi. Çıkmadı, çıkamadı da. Sendelemeye başlayınca rahatladım, gücü bitiyordu. Sonra bir asıldım, bir depar attım; ensesinin köküne indirdim yumruğumu. Yüzünün üstüne düştü, ağzı burnu toprak oldu. Ayağımla kafasına bastım. “ Kaçacak mısın lan biraz daha?” dedim. “ Yok abi” dedi. “ Aferin”, dedim ve o önde ben arkada eve kadar yürüdük. Çok yorulmuştu. Bir daha kaçmaya yeltenmedi.

Ben Öner; ben kestim. Zaten Ömer zaten hacamat etmişti zavallıyı. Ayakta duracak hali yoktu. Biraz yalvardı. Yalvarmasını biraz dinledim. Birer sigara içtik. Onu keseceğimden haberi yoktu sanırım. Sigarasına sardığım ot baydı onu. Sonra kestim. Çok kan aktı. Bir de temizlemekle uğraştım.

Ben Özer, ben pişirdim. Öner güzelce kesmiş. Tam babamın istediği gibi, kuşbaşından biraz daha büyük şekilde doğradım. Önce düdüklü tencerede on dakika pişirdim, sonra sıcak tavada iki çevirdim. Babam sevsin diye az da tereyağı erittim.

Ben Oğuz, ben yedim. Sağ olsun oğullarım bir istediğimi iki etmezler. Gençken her işi ben yapardım, artık hayırlı evlatlarım var; ömrümün son demlerinde bana kralmışım gibi bakıyor, bir dediğimi iki etmiyorlar. Ömer, Öner, Özer; üçü de bana çok düşkünler. Keşke küçük oğlum Faruk da öyle olsa. O anasına çekmiş; abilerini de, beni de sevmiyor. Yıllar önce kaçıp gitmişti anası; onun da vedası yakındır.

Ben Faruk, ben yeter artık dedim. Yaşadığım bu deliliğe, bu iğrençliğe daha fazla dayanamadım. Bir gece babamın pompalı tüfeğini aldım ve odasına girip uykusunda babamı öldürdüm. Ağabeylerimin sesi duyup babamın odaya geleceklerini biliyordum. Geldiler, gözümü bile kırpmadan hepsini öldürdüm. Onlar gibi değildim, kan tuttu beni, kustum. Silahı da alıp kaçtım, şimdi polislerin izimi bulmasını bekliyorum; anlatsam kimse bana inanmaz, biliyorum.

Hiç yorum yok: