1.
Bir tatil akşamüstüydü. Sahil yolunda amaçsız yürüyen yüzlerce kişiden ikisiydik. Ogün elimi tutmak zorunda olduğu için tutuyor gibiydi ki, genelde de o sebepten dolayı tutardı. Ben de onun eline yapışmıyordum; onun benim elimi tuttuğu gibi tutuyordum. Ufak bir meltem ellerimizi ayırırdı. Gerçi ilişkimiz boyunca birkaç kez ellerimiz ayrılacak gibi olsa da son anda parmakları ile ellerimi kenetlemiş ve kopuşu engellemişti. Öyledir Ogün; iş zora girmeden ondan bir şey beklemek hayalperestlikten başka bir şey olamaz. Ee ben de hayalperestin tekiyim, sonuç olarak üç yıldır evliyiz.
Yarım saat kadar yürüdükten sonra “ Bir yerlere oturalım mı?” dedim ve teklifim kabul gördü. Tatil akşamları yapılan bu yürüyüşleri ikimiz de olduk olası sevmedik ama yapacak daha iyi bir şeyimiz, daha parlak bir fikrimiz olmadığından tatilimizin altıncı gecesi altıncı yürüyüşümüzü nihayetlendirmek üzereydik ki Ogün durdu. Ben bir yerlere oturma amacı ile hızlandığımdan yanından geçtim ve ellerimiz ayrıldı. Şaşkınlıkla döndüm ve Ogün’e baktım. Sanki çakılmış gibi kalmıştı. Gözleri ileride bir noktaya odaklanmış, sanki hipnoz olmuş gibiydi. İster istemez Ogün’ün neye baktığına baktım ama olağan dışı bir şey göremedim. Bildiğin kuru, amaçsız kalabalıktan başka bir şey değildi gördüğüm.
“ Ogün neyin var?” dediysem de cevap alamadım. ‘ bir dur ses çıkarma’ dercesine bir hareket yaptı bana. Durdum ben de sonra Ogün’ün baktığı yöne tekrar baktım ve bu sefer Ogün gibi kalakalmış; sarışın, kıvırcık saçlı bir kadın gördüm. Kadınsı bir refleksle hemen yüzük parmağına baktım evliydi, yanındaki aynı benim beş saniye önceki halime düşmüş adam da kocası olmalıydı. Sahil yolunda amaçsız kalabalık akarken iki kişi için hayat durmuştu; Ogün ve o kadın. İki kişi ise şaşkınlık içerisinde birbirlerine ve çevresine bakıp anlamaya çalışıyordu; ben ve o adam.
Kadının kalakalmasının üzeriden belki bir beş saniye geçmişti ki, bana bir saat gibi gelen bir beş saniye, kadın ve Ogün birbirlerine doğru yürümeye başladılar. Sonra birbirlerinin ellerini sımsıkı tuttular ve ağlamaya başladılar. Ogün’ü ilk kez o kadar içten ağlarken görüyordum. Kadın da en az Ogün kadar içten ağlıyordu. Yüzleri sırılsıklam olmuştu. Sonra birbirlerine sarıldılar, sonra birbirlerinin gözlerinin içine bakıp tekrar ağlamaya başladılar. Şimdi herkes bize bakıyordu. Sahil yolunda herkes hıçkırıklarla ağlayan bu iki kişiye bakıyordu. Bir an “Neler oluyor?” diye Ogün’e seslenmek içimden geçse de sonra vazgeçtim. O cesareti bulamadım kendimde. Neler olduğunu bilme merakımı tüm damarlarımda dolansa da Ogün’ün hayatındaki şu anı bozmaya hakkım yoktu. Yine bana bir gün kadar uzun geçen bir dakika sonra, birbirlerinin gözyaşlarını parmakları ile sildiler ve akıllarına biz geldik. Önce kadın davrandı, kocasının elini tuttu ve “ Tanıştırayım, Hamza, eşim” dedi. Aynı şekilde Ogün de beni tanıttı. Birbirlerimizle el sıkıştık. Hamza karısının elini tekrar tuttu hemen aynı anda da Ogün de benim elimi tekrar tuttu ve görüşmek üzere deyip ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder