Kurnaz adamdı eski futbolcu. Gençliğinde iyi futbol oynardı. Futbol hayatı bitince ise, ticarete atılmış ve güzel para kazanmıştı mamafih şöhreti özlüyordu. İnsanlar eskisi gibi onu tanımıyordu. Hele genç nesil onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Para, ona huzur ve mutluluk getirmemişti. Attığı golleri görürdü rüyalarında ya da seviştiği güzel kadınları. Şimdi de güzel kadınlarla sevişiyordu ama eski tadı alamıyordu. Sebebini ise artık ünlü olmamasına bağlıyordu. Eskiden kadınlar ünlü futbolcu ile sevişmek istiyorlardı, şimdi ise sadece para karşılığı sevişiyorlardı onunla.
Eskiden gazeteciler görüşme yapmak için kapısında yatarlardır. Bir tek kelimesini yazmak için karda kışta gece klüplerinin önünde beklerlerdi. Geçenlerde bir gazeteci çocuk onunla görüşmek isteyince heyecanlandı. En güzel kıyafetlerini giyip gazeteciyi bekledi. Gazeteci ise bir saat geç kaldıktan sonra umursamaz bir tavırla eline bir kağıt tutuşturdu ve "Soracağım sorular bunlar. Lütfen biraz acele edelim" dedi.
Dediği gibi acele de etti çocuk. Görüşme on beş dakika sürdü ve gitti. Diğer gün gazetede ise kendini, kendisi gibi eski birkaç futbolcu arkadaşı ile yapılmış röportajın içinde, birkaç satırda buldu. "Hey gidi günler", dedi içinden. Neydik, ne olduk?
Şöhreti özlüyordu. Hatta hissettiği sadece özlem değildi. Çok daha yoğun bir duyguydu. Şöhretsiz yaşamam ben dedi kendine. Bir yolunu bulmalı ve tekrar tanınır olmalıyım.
Eski arkadaşlarına baktı. Daha doğrusu eski arkadaşlarından ünlü olanlara baktı. Ya teknik direktörlük yapıyorlardı ya da yorumculuk. Teknik direktörlük bana göre değil dedi kendine. Çekemem ben o stresi. Hem yıllardır uzağım futboldan. Şimdi gidip ikinci ligde mi uğraşacağım. Ben en iyisi yorumcu olayım. Bir gazeteye de yazı yazarım olur biter.
Bir arkadaşına isteğini anlattı. O arkadaşı da, başka bir arkadaşına. Bir başka arkadaşı da, bir tanıdığına... Sonunda bir televizyonun genel yayın yönetmeni olan Ahmen Bey ile bir akşam yemeği ayarladı.
" Benim zengin adamım Ahmet Bey. Bu işi istiyorsam para için değil futbolu sevdiğim içindir."
Ahmet zeki adamdı. Karşısındakinin ne söylediğinden çok, ne demek istediğinine bakıyordu. Karşısında bir futbolcu eskisi vardı, zengin bir adam vardı, söylediklerini ezberlediği belli bir adam vardı, ses tonu ve hitabeti fena olmayan bir adam vardı, yakışıklı olmasa da bakımlı bir adam vardı, giyinişine önem veren bir adam vardı.
"Bizim işimiz sadece futbol değil. Bunu iyi biliyorsunuz. Bizim işimiz şov, gösteri, gösteriş, kavga, heyecan... Bunları yapabilir misin? Kurnaz bir adamsın biliyorum. Kurnaz biri her zaman işime yarar. Eğer futbol oynadığın zamanlardaki gibi kurnaz olursan bu işte çok ilerlersin.
Bir sürü eski futbolcu televizyonlarda, gazetelerde. Çoğu bağıra çağıra tartıştığı ve tuttuğu takıma hala bağlılıklarını gösterdikleri için oradalar. Sen çok transfer yapmış bir adamsın. Farklı bir şeyler ortaya koy bende seni medyanın göbeğine koyayım. Beni ara ve güzel bir fikirle gel."
Yemek bittiğinde eski futbolcu hem umut, hem de umutsuzluk doluydu. Ahmet Bey'in söylediği açıktı. Farklı bir şeyler bulamazsa ona bu dünyada yer yoktu.
Futbol ile ilgili farklı bir fikir bulması için eskisi kadar futbolla iç içe olmalıydı. Gidebildiği tüm maçlara gidiyordu, eski futbolcu arkadaşları ile eskisinden katbekat daha çok görüşüyordu, sabahlara kadar futbol tartışma progrmları izliyordu, yine arkadaşları ile halı saha maçları bile yapmaya başlamıştı. Futbolla geçen günlerinde futbolu çok özlemediği kanısına vardı. O şöhreti özlüyordu.
Öğlen vakti oynanan bir futbol maçına gitmişti yine tek başına. Taraftarı pek olmayan iki takımın sıkıcı maçıydı. Maçı yayınlayan kanal da oynanan futbolda yayınlayacak pek bir şey bulamamış olmalı ki kameralar tarafları gösterirken ona yakın çekim yaptı. Maçı anlatan adam da, eski futbolcuyu tanıdı ve ondan bahsetmeye başladı.
Bir anda eski futbolcunun telefonu çaldı arayan eski bir arkadaşıydı.
"Abi naber nasılsın?"
"İyilik aslanım senden naber?"
"Benden de iyilik abicim maçı izliyordumda seni gördüm. Spiker kaç dakikadır senden bahsediyor."
Şaşırmış ve mutlu olmuştu eski futbolcu. Hem spiker onu tanımıştı; hemde canlı yayında ondan bahsetmişti. İçinin kıpır kıpır olduğunu hissetti ve tam o anda gol oldu.
"Golü gördün mü?" dedi telefondaki arkadaşına.
"Yok abi ne golü, korner kullanıyorlar" dedi arkadaşı ve o anda korner kullanıldı ve gol oldu.
"Abi televizyona görüntü biraz geç geliyor. Sen tabi canlı izlediğinden golü bizden önce görüyorsun. Bizde sözde canlı yayında maç izliyoruz" dedi.
Eski futbolcu kocaman bir kahkaha patlattı. Arkadaşına " Sağolasın aradığın için, görüşürüz arkadaşım." dedi ve telefonu kapattı.
Gülüyordu eski futbolcu. Hemde bir çocuk gibi. Sonunda aklına bir fikir gelmişti. Sonunda eskisi gibi ünlü olabilecekti. Hatta eskisinden de ünlü olacaktı. Hemen Ahmet Bey'i aradı.
"Harika bir fikrim var Ahmet Bey. İddialıyım tüm basını sarsacağız."
"Buna çok sevindim. Söyle bakalım nedir planın?"
"Telefonda olmaz Ahmet Bey. Önemli konular yüz yüze görüşülmeli. Akşam yemeğinde anlatırım size her şeyi"
Akşam oldu. Yemek masasına oturdular.
"Aklıma harika bir fikir geldi. Göreceksiniz hem kanalınız, hem ben kazanacağız", dedi.
Ahmet karşısındaki eski futbolcuya bakıyordu. Gördüğü ise mutlu bir adamdı, kurnaz bakışlı bir adamdı, kendine güvenen bir adamdı, içindeki çocuğu zor zapteden bir adamdı.
"Nedir fikriniz?" dedi. Kendini çok kaptırmış gibi göstermek istemiyordu. Karşısına biraz sonra çok zekice bir fikir çıkacağının farkındaydı.
"Canlı yayınladığımız maçlar aslınca canlı değil bunu biliyorsunuz. Tahminin altı ya da yedi saniye geç olarak yayımlıyorsunuz maçı."
"Uydulardan kaynaklı böyle bir geçikmemiz var. Radyolar maçı, televizyondan birkaç saniye önce yayınlar ama hiçbir iletişim kaynağı maçı oynandığı anla aynı anda yayınlayamaz."
"Bunu biliyorum. Malum yayıncı kuruluş değilsiniz. Sadece milli maçları ve avrupa maçlarını yayınlıyorsunuz. Ben bundan sonraki maçların canlı yorumcusu olacağım."
"Eee. Harika fikrinize gelelim."
"Fikrim şu. Yayınladığınız maçları yedi saniye değil de, on saniye geç yayınlayacaksınız. Bu bana ve yanımdaki spiker arkadaşa üç saniye kazandıracak. Böylelikle ben bazı öngörülerde bulunacağım ve bunlar tutacak. Böylelikler herkes bana kahin diyecek. Ben de sizinle on senelik bir kontrat imzalayacağım ve başka hiçbir kanala gitmeyeceğim. Kısaca ben şöhret ve para kazanacağım. Siz de şöhret ve para kazanacaksınız."
"Sana neden kurnaz dediklerini anlıyorum. Bu çok kurnazca, zekice bir fikir. Sana istediğin üç saniyeyi yayıncı arkadaşlar sağlayacaktır."
Aradan altı ay geçti. Kurnazımız bu sürede altı maçta yorumcu olarak göreva aldı. Serbest vuruşlara bakıp "Gol olur" ya da "Gol olmaz" dedi. Asıl ününü ise "Bu penaltı gol olmaz" dediği penaltı kaçınca yakaladı. Maçtan sonra nasıl bildiği sorulduğunda ise " Futbolcunun topa koşuş açısı çok yanlıştı." dedi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder