10 Ocak 2010 Pazar

KİMLİK

Gecenin körüydü... Lise yeni bitmişti ve kafalarımız karışıktı...

 

Bolca bira, vişne suyu ve votka almıştık. 7 yıldır gittiğimiz ve nefret ettiğimiz okulumuzun arkasında içiyorduk. Hiçbirimizi içki içmeyi sevmiyordu ama bunu söylemeyi zayıflık olarak gördüğümüz için sessizce zıkkımlanıyorduk.

 

Hiçbirimiz üniversite sınavınında istediğimiz puanı alamamıştık. Puanlarımızdan büyük düşlerimiz vardı. Hepimizin aklında ise "şimdi ne bok yiyeceğiz?" sorusu vardı.

 

Farklı dersanelere gidelim dedik. Yoksa dersaneyide liseye çeviririz. Bol bol deneme çözelim dedik. Sonra biraz daha içtik. Derin sessizliklerimiz oldu.

 

Arkadaşlarımdan en şanslı bendim. 10 puan arttırsam yetecekti. Zaten üniversite çok umrumda değildi. O zaman ne umdumda sorusuna verecek net bir cevabım da yoktu.

 

Artan alkol oranı ile birlikte isyanlara geçti. Arkadaşlarım lise öğretmenlerimize sövdü, sonra da yök başkanına... Aramızda babasına sövende çıktı. Ben sövecek hiçbir şey bulamadım ya da her şeye sövesim vardı ama sustum. Kim suçlu sorusuna verecek cevabım yokmuş onu hissettim bir an. Bende masumdum sistemde. Herkes rolünü oynuyordu. Oynamak isteyip istememek benim tercihimdi.

 

İşta o an kendi düşüncelerim beni kızdırdı. Neydi bu kabuleniş, kaybetmişlik. Nefret ettiğim acı biradan bir yudum daha çektim ve büyük bir küfür ettim. Yönü olmayan bir küfürdü benimkisi. Herkes bir an bana baktı ama yadırgamadılar. Nasılsa saçma sapan bir geceydi ve herkes her türlü garipliği yapabilirdi.

 

“Ateş yakalım” dedim. Hemen bir kaç çalı çırpı toplandı ve küçük bir ateş yaktık. İçilmiş bira kutularını ateşe attık ama hala içecek biralarımız vardı. İçtikçe susanlardandık. Arkadaşlarımı sevdiğimi düşündüm. Hepsi zaafları olan iyi insanlardı.

 

Bir kutu biranın yarısını tek dikişte içtim. Sonra da “Ben bu ülkeyi sevmiyorum olum!” dedim. Herkes şaşkın şaşkın bana baktı. Sözlerimin devamını bekler gibiydiler. Ben tekrar ,”Ben bu ülkeyi sevmiyorum, hatta hiçbir zerresini sevmiyorum; nokta kadar, bitim kadar sevmiyorum”, dedim. Kimse sözlerime karşı çıkmadı. Bir şey söylemeselerde başlarını salladılar.

 

İçimde fırtınalar kopmaya başladı o an. Sarhoşluğum ateşlemişti beni. Küfürler etmeye başladım. Yine yönü olmayan küfürler. Arkadaşlarımın benim için endişelendiklerini hissettim ama kendimi durduramıyordum. Cüzdanımı açtım ve içinden nüfus kağıdımı çıkarttım. “Ben bu ülkede yaşamak istemiyorum ulan! Ben bu ülke için hiçbir şey yapmak istemiyorum. Dünyanın en barbet yerinde yaşıyoruz. Hapisis be! Allahın belası bu topraklar!”

 

Arkadaşlarım yanıma geldiler ve “Sakin ol kanka”,”Sen da fazla içme” diyerek beni teskin etmeye çalıştılar. “Sakinim lan ben, Sarhoş falan da değilim” dedim ve sakinleştim. Ben susunca onlarda sakinleştim sandılar. “Biraları bitirip kalkalım” dediler. Ben hiçbir şey demedim.

 

Bir kaç dakika sonra, son biramın son yudumu içtim ve elimdeki kimliğimi ateşe attım. “Olum sen ne yaptın ya?” dediler ama artık geçti. Kaltık ve evlerimize dağıldık. Ben tüm gece hiç konuşmadım.

 

***

 

O gece tam üç bira içmiştim. Üç bira beni benden almıştı. Tam bir sene kimliksiz gezdim. Kimse de sormadı. Sonra kimlik üniversiteye kayıt olacağım zaman gerekti. Nüfus dairesine gittim ve çıkartma sebebime “kayıp” dedim.

Hiç yorum yok: