14 Ocak 2010 Perşembe

Gökçek gülüşü

“Bana her konuda güvenebilirsin” demiştin ya bana. O gece hala aklımda. o izbe kafede içtiğimiz sütlü nescafe ne kadar güzeldi.

 

Aradan yıllar geçti. Belirli aralıklarla görüştük seninle. Bağlarımız  ne güçlendi ne de koptu. Arada sırada gördüğüm, randevusuna sadık bir arkadaştan daha fazlası olamadın hayatımda. Kesinlikle kötü bir insan olduğunu düşünmüyorum. Ortalamanın üstünde bir zekaya ve güzel bir mizah anlaşıyına sahipsin.

 

İki erkek oturup ne konuşabilirse hepsini konuşabiliyoruz seninle. Siyaset, futbol ve kadınlar. Zaten konuşabilecek başka ne varki bu hayatta?

 

Aşık olduğun kız arkadaşınla hiç rastlaşamadık. aile bireylerin hakkında da çok bir şey bilemiyorum. Mesleğini bilsem de iş yerine hiç uğramadım. Hayatına girmekten hep kaçtım senin. Geçen sene bu zamanlar paraya ihtiyacım olduğunda bile senden borç istemedim. İstesem verirdin bunu biliyorum ama istemedim.

 

Konu hesap ödeme olduğunda elin her zaman cüzdanına gitti. Garsonlarla konuşma ve bahşiş bırakma konusunda her zaman takdir ederim seni. Yağmurlu bir gece şehrin diğer yakasında yaşamama rağmen beni arabanla evime bırakmıştın da ben sana içeri gelir misin dememiştim.

 

Aramıza sınır koyan taraf hep ben oldum. Sebebi ne biliyor musun?

 

Gülümsemen. Melih Gökçek gibi, Acun Ilıcalı gibi olan gülümsemen. O kocaman ve sahte gülümsemen. Yüzüne yakışmayan o büyük gülümsemen. “Bana her konuda güvenebilirsin” demiştin ya. Ben sana hiçbir zaman güvenemedim. Belki başka türlü gülümseyen bir adam olsan hayatımdaki en iyi arkadaşım olabilirdin. Keşke...

Hiç yorum yok: