22 Temmuz 2020 Çarşamba

doktor ve yaşlı kadın - kanser olduğunu söylemesi -- ödev

Saat dördü kırk beş geçiyordu.Doktorun kapısının üstündeki ekranda adı tam sekiz saat kırkbeş dakika sonra yazmış, yaşlı kadına sıra anca gelmişti. Sabah saat sekizde geldiği hastanede, koridordaki banktan hiç kalkmadan öylece oturmuştu. Ne çevresine bakmış, ne yemek yemiş, ne tuvalete gitmiş, ne telefonuyla oyun oynamış ne de başka hastalarla sohbet etmişti; hatta hal hatır sorup, asıl derdi 'dert gömmek' olan yaşlılara cevap dahi vermemişti.

Ekranda adı yazınca hafifçe ayağa kalktı ve doktorun odasından içeri girdi. Doktor bugün belki ellinci hastasına bakmanın yorgunluğu içerisindeydi.
"Gel teyzecim gel, tahlil sonuçların geldi" derken sesi tatsızdı.
Kadın doktor masasının karşısındaki sandalyeye oturdu. Yüzündeki o gülümser ifade doktor için hiç alışılagelmiş bir durum değildi. Bugün gelen hastaların yüzünde bu kadar net bir gülümseme görmemişti. Böyle umutla karışık, aksiyeteli, zavallı bir gülümseme ya da durumu kabullenmiş, çökmüş bir ifade ile karşılaşmıştı.
"Bütün gün hiç dinlenmedin evladım" dedi kadın gerçekten de evladı yaşındaki doktora. "Ben de daha fazla vaktini almak istemem. Ayrıntılarla da çok ilgilenmiyorum. Sen bana ne kadar vaktim kaldığını söyle de gideyim" diye devam etti.
Doktor şaşkınlık içerisindeydi.
"Kimsen yok mu teyzecim? Onun ile konuşsam?"
Kadın çok ince bir iç geçirdi ve "Kimsem kalmadı evladım, cep telefonumu dilencinin birine verdim geçen ay, çünkü rehberimdeki herkes öldü. Yeni biri ile tanışacak heyecanım da, enerjim de yok. Çok yakınlarım kanserden öldü benim. Uzak değilim bu hastalığa. Yaşımı, durumumu göz önüne alınca tedaviye cevap verme ihtimalimin düşük olduğunu da biliyorum. Ömrümün son günlerini de kemoterapi ile geçirmeye de hiç niyetim yok"
Doktor ayaklandı, çantasına cüzdanını koydu, aylardır bir kelime bile okumadığı kitabını masasının çekmecesinden çıkardı ve çantasına yerleştirdi, arkadaşlarının gönderdiği çiçek şeklindeki çikolataları kucağına aldı, beyaz önlüğünü çıkarttı ve askısına astı, saatini çıkartıp çekmecesine koydu ve arabasının anahtarını alıp,
"Gel hadi teyzecim, mesai bitti, seni evine bırakayım" dedi.
Kadın ayağa kalktı, doktor kadının yanına geldi, kadın doktorun koluna girdi ve hastane koridorundan ağır ağır hiç konuşmadan indiler. Doktor arabasına yaklaşınca otomatik olarak kapıları açtı ve kadın ile beraber arabaya bindiler.
"Nerede oturuyorsun teyze?" dedi doktor.
"Cebeci Camii'nin oradan yukarı çıkınca" dedi kadın.
Mesafe çok uzak değildi. Doktor ağır ağır sürüyordu arabayı ve herkese yol veriyordu. Derin bir nefes aldı ve
"Durum hiç iyi değil" dedi.
Kadın gülümsedi ve
"Biliyorum evladım, daha doğrusu hissedebiliyorum. Dört aydır durumun farkındayım."
Doktor istese sarıda geçebileceği halde ayağını gazdan çekti.
"Bizde tarih vermek çok doğru değildir ama tahmini üç ay" dedi. "Üç ayı geçtikten sonra acılı süreç başlayabilir ama..."
doktor cümlenin devamını söyleyemedi. Ama'dan sonraki sessizlik durumu gayet anlaşılır bir biçimde özetlemişti.
Yeşil yandı. Doktor Cebeci Camii'nin yoluna doğru sağa döndü. Biraz daha gitti.
Kadın "Ben ineyim evladım" dedi.
Doktor dörtlüleri yakıp durdu. Kadın teşekkür etti, kapısını açtı ve inmeden
"Sen çok duygusalsın be kuzum. Nasıl yapacaksın bu işi?"dedi

Doktorla vedalaştılar ve doktor arabasını tam hareket ettirmişken annesi aradı. Doktor telefonu açtı,
"Alo anneciğim"
"Kuzum, canım oğlum benim, nasıl geçti işteki ilk günün?"

Hiç yorum yok: