İngiliz
Anahtarı
Ofiste ayaklarını masaya uzatıp, elindeki iskambil kartlarını
köşedeki çöp kutusuna, sigara izmariti atar gibi fırlatmak ne kadar
Amerikancaydı… ama bu deste ile en geçen hafta yüklemeceli kigoynamıştık ve tüm
yük benim dsırtıma binmişti.
Berjer koltuğumda bir başıma, saat on yedi diye elimde sütlü
çayım, ağzımda pipom öyle sessizce oturmak ne kadar da İngilizceydi. Ama olay
Kızılay’da bir büroda geçiyordu.
Bir iürü bağımsız ipucu sırala ama
bir cinayet ya da başka bir şey alakası olmasın. En sonuda en iyisi suç
oranının yüksek olduğu bir şehre gitmek olduğunu düşünsün.
Yüzünde kollarında yaralar vardı. ne dedim? Alerji dedi,
neye karşı dedim. Bilmiyorum doktor elerji dedi, kan aldılar daha sonuçları
çıkmadı dedi. Ama onlar alerji değil. onlar denizanası izleri. Şu an sadece
egede üç koyda denizanası var. O üç koydan birinde denize atılmış olmalı ya da
denize dümüş olmalı. O kadar çok denizanasının arasında kimse denize girmez
yoksa. Tamam ama neden (
18. İntihardan kurtulmuş yaralı
hastalara atılan dikişlerde anestezi kullanılmaması.
Üstüne kuş pislrmesi
Bıyıklarla birleşe burub kılla
Kar maskeli kişiler kahvrhane tardı
Ankara’nın havasında bir garip koku vardı
ama neydi çözememiştim iki gündür. Hemen her şeyin yanığı aynı kokuyu verir.
Baskın karbon molekülleri, burnumuzdaki koku duyargalarını hemen esir alır.
Onun için bir yanığın ne yanığını olduğunu anlamak için ilk üç nefes çok
önemlidir. Yoksa her şey için çok geç olabilir. Muhtemelen o ilk üç nefesi gece
uyurken soludum yoksa kesin anlardım ne yanığının kokusu olduğunu. (soba –
kaçak Kolombiya kömürü)
Yeşil berjer koltuğumda çayımı içerken eski
bir sevgilimin aldığı akrepsiz ve yelkovansız saate birkaç saniye baktım.
Sadece saniyesi dönüyordu ve saatin kaç olduğu hakkında hiçbir ipucu
vermiyordu. Ne zaman saati merak etsem önce ona sonra da cep telefonuma
bakıyordum yıllardır. Kız arkadaşımın tayini Malazgirt’e çıktığında kendini bir
Alparslan gibi hissetsem de beni terk ettiğini açıklayan maili bir Romen Diyojen
edasıyla okumuştum. Aramamı, benden nefretettiğini ve onu öldürdüğümü
söylemişti Gizem. Çok gizemli gamzeleri vardı. Ben de aramadım. Ama neden
benden nefret etti merak etmeden de duramıyordum ( pas kokusu – elinden
düşmeyen telefon – okumadığı kitapları okur gibi yapma – dağınık bir ilgi –
narsizm… )
Fıkrateyn – kelebek avcısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder