3 Aralık 2016 Cumartesi

ingiliz anahtarı - ölü doğdu

İngiliz Anahtarı

Ofiste ayaklarını masaya uzatıp, elindeki iskambil kartlarını köşedeki çöp kutusuna, sigara izmariti atar gibi fırlatmak ne kadar Amerikancaydı… ama bu deste ile en geçen hafta yüklemeceli kigoynamıştık ve tüm yük benim dsırtıma binmişti.

Berjer koltuğumda bir başıma, saat on yedi diye elimde sütlü çayım, ağzımda pipom öyle sessizce oturmak ne kadar da İngilizceydi. Ama olay Kızılay’da bir büroda geçiyordu.

Bir iürü bağımsız ipucu sırala  ama  bir cinayet ya da başka bir şey alakası olmasın. En sonuda en iyisi suç oranının yüksek olduğu bir şehre gitmek olduğunu düşünsün.

Yüzünde kollarında yaralar vardı. ne dedim? Alerji dedi, neye karşı dedim. Bilmiyorum doktor elerji dedi, kan aldılar daha sonuçları çıkmadı dedi. Ama onlar alerji değil. onlar denizanası izleri. Şu an sadece egede üç koyda denizanası var. O üç koydan birinde denize atılmış olmalı ya da denize dümüş olmalı. O kadar çok denizanasının arasında kimse denize girmez yoksa. Tamam ama neden (

18. İntihardan kurtulmuş yaralı hastalara atılan dikişlerde anestezi kullanılmaması.


Üstüne kuş pislrmesi

Bıyıklarla birleşe  burub kılla

Kar maskeli kişiler kahvrhane tardı 


Ankara’nın havasında bir garip koku vardı ama neydi çözememiştim iki gündür. Hemen her şeyin yanığı aynı kokuyu verir. Baskın karbon molekülleri, burnumuzdaki koku duyargalarını hemen esir alır. Onun için bir yanığın ne yanığını olduğunu anlamak için ilk üç nefes çok önemlidir. Yoksa her şey için çok geç olabilir. Muhtemelen o ilk üç nefesi gece uyurken soludum yoksa kesin anlardım ne yanığının kokusu olduğunu. (soba – kaçak Kolombiya kömürü)

Yeşil berjer koltuğumda çayımı içerken eski bir sevgilimin aldığı akrepsiz ve yelkovansız saate birkaç saniye baktım. Sadece saniyesi dönüyordu ve saatin kaç olduğu hakkında hiçbir ipucu vermiyordu. Ne zaman saati merak etsem önce ona sonra da cep telefonuma bakıyordum yıllardır. Kız arkadaşımın tayini Malazgirt’e çıktığında kendini bir Alparslan gibi hissetsem de beni terk ettiğini açıklayan maili bir Romen Diyojen edasıyla okumuştum. Aramamı, benden nefretettiğini ve onu öldürdüğümü söylemişti Gizem. Çok gizemli gamzeleri vardı. Ben de aramadım. Ama neden benden nefret etti merak etmeden de duramıyordum ( pas kokusu – elinden düşmeyen telefon – okumadığı kitapları okur gibi yapma – dağınık bir ilgi – narsizm… )


Fıkrateyn – kelebek avcısı

Hiç yorum yok: