Yıldırım
Düşmeli Bir Müştak Kamil Alutçu Hikayesi
Bendeniz Müştak Kamil
Alutçu. Kendini emekli emekliye ayırmış bir sünger tüccarıyım; arada hava
almak, yol yapmak istersem çalışıyorum. Keyfekeder. Bulaşık süngeri olan sünger
değil, yatak döşeklerdeki süngerlerle ilgileniyorum. Hiç dükkanım olmadı, çünkü
gerek olmadı, bir kamyonetim var benle akran; gider peşin para ile alır, gider
peşin paraya satar, uykum gelince kamyonetin arkasındaki süngerlerin içinde uyur;
asla vergi, imkansız rüşvet vermem. Umduğumdan daha çok param var, köyümdeki
doğduğum eve de yerleştim. Havuç ekiyorum, havuçları toplayıp yılkı atlara
veriyorum.
Gençken pek bir şeye
benzemediğimden hiçbir kadın bana bakmadı, orta yaştayken saçlarım dökülmeye ve
beyazlamaya başladı, karşı cinsin bana olan ilgisinde pek değişiklik olmadı ama
biraz daha yaşlanınca; saçlarım iyice beyazlayınca; kulak, burun kıllarım ve
kaşlarım uzayınca dünyam değişti. Hayatımın 60 yılı kimse bana bakmazken artık
bakan bir daha bakıyor hatta hemen etrafındakilere beni gösteriyor, telefonları
ile fotoğrafımı çekiyor, sarılıyor, kucaklıyordu hatta ağlayanlar bile var.
Durumun ben de farkındaydım, hem de her tıraş oluşumda sonra aynaya baktığımda.
Cebimde pek para yok ama tüm paralarda benim yüzüm var. Atatürk’e benziyorum.
Hem de çok.
Orta Anadolu’da durum
katlanılabilir boyutlarda ama İzmir tam bir cehennem. Benimle fotoğraf çektiren
kabarık saçları olan yaşıtım kadınlar bana telefon numaralarını veriyor ve
Facebook’tan arkadaş olmak istiyor, Facebook’un ne olduğunu bilmememe
şaşıyorlar. Oysa benim atlarım var. Demokrat parti geleneğinden gelen ve her
seçim başka sağ partiye oy atan bir adamım. Sağda kapı daha çok, sola göre çok
şanslıyız.
Yağmurlar çok yağdı son
sonbaharda. Mevsim normallerinin üstünde. Çok rüzgar esti, inanmazsınız hortum
oldu. Bizim buralarda hiç hortum olmazdı. Atlarım aç kaldı. Fırtınadan köye de
gelemediler. Baktım onlar bana gelemiyor ben onlara giderim dedim. Doldurdum
havuçları kamyonetimin arkasına; yağmur çamur, sel fırtına hatta hortum demeden
vurdum kendimi dağlara. Atlarımın bir kahramana ihtiyacı vardı. Kamyonetim bir
yerde çamura saplandı beklediğim gibi. Ama ben pes etmedim. Yükledim sırtıma
havuç çuvalını, yola devam ettim.
Bir insanın yaşadığı
ülkedeki tüm paralardaki resme benzeme ihtimali milyarda kaçtır?
Peki bir insanın
yıldırım düşerek ölmesi ihtimali?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder