ı.
Cumhur’un sağ kolu Turgut , organizasyonlarının şiddet
gerektiren anlarında ortaya çıkardı. Hormonal dengesizliğiyle geçmiş ergenliğinden
yadigar kalan çopurlu yüzü; uzun kolları, bacakları ve kürek gibi elleri ile
rolü için doğduğu aşikardı. Eskiden İtalyan mafyaları gibi giyinirdi, kazancının
çoğu ayakkabılarına ve takım elbiselerine giderdi.
Cumhur’un sol kolu ise Necdet’ti. O da organizasyonun siyasi
kısmıyla ilgilenirdi. SHP’den Küçükçekmece Belediyesi encümen üyeliği bile
vardı. Konuşmayı bilir, çözüm odaklı tavırlar sergilerdi.
Cumhur‘ un da liderliğinde
üç ayak üzerine şekillenmiş butik bir mafyaydılar. Büyüdükçe
sorumlulukların ve sorunların artacağını öngördükleri için ‘Az olsun bizim
olsun‘ dediler ve küçük esnafı sömürüp,
küçük çekleri kırdılar. Çeyrek yüzyılı aşkın süre gül gibi geçinip gitseler de;
bir gün siyah paltolar giymiş genç ve gelecek vadeden bir organizasyon
tarafından darmaduman edildiler. Mücadelenin sonunda üçü de tekerlekli
sandalyeye mahkumdular. ‘Omerta deriz, çekeriz’ deyip seslerini çıkarmadılar ve
Suz Huzurevi'nde yaşamaya başladılar .
ıı.
Suz Huzurevi kesinlikle vadettiği gibi “Cennete açılan
cennetten bir köşe” değildi. Aydınlatması zayıftı, çalışanları her ay
değişiyordu ve hizmet biraz olsa da hürmet sıfırdı. Cumhur ve ekibi ise hayatta
hiç hürmetten eksik kalmadıkları için büyük sorunlar yaşıyorlardı. İşin kötü
kısmı ise; eski bir jön de aynı huzur evindeydi. Adam yaşına göre hala
yakışıklı ve güçlüydü. Arada sırada gazeteciler geldiği için huzur evinin
reklamı olduğundan tüm hürmeti de o kapıyordu.
Bir de Beril hanım vardı; ufak tefekti, küçücük elleri vardı,
psikolog gibi konuşuyordu ve yalancı gülümsemesini bile samimiymiş gibi
gösterebiliyordu. Belki bu sebeplerden belki de bambaşka bir sebepten dolayı
tüm kötü şairler ona aşık olurdu. Gençliğinde bu büyüye kendini kaptırıp güzellik
yarışmalarına katıldıysa da; jürilerde yeterli sayıda kötü şair olmadığı için
hiç kazanamamıştı. O da çaresiz birçok kötü şairle evlendi ve hepsini boşadı.
Suz Huzurevinde tek sosyal aktivite okey, tavla, domino
oynamaktı ve doğaları gereği Cumhur ve çetesi bu işlerden uzak duruyorlardı. Eskileri
de omerta gereği konuşamadıkları için yapayalnızlığa itildiler. Bir kelime dahi
etmedikleri günler oluyordu. Sadece gazete okuyup, televizyon izleyip odalarına
çekiliyorlardı.
Bir Salı sabahı aralarında hala sessizce yaşayan hiyerarşiden
dolayı Cumhur gazeteyi eline alıp sayfaları çevirince beyninden vurulmuşa
döndü. Posta Gazetesi, yurdun şairleri köşesinde üçünün şiirleri yan yana
yayımlanmışlardı. Önce Necdet ‘in “Kalp Atışım” şiiri, onun yanın da Cumhur ‘un
“Tek Hayalim Sensin“ şiiri ve en sonunda da Turgut‘un “Yar” şiiri. Üç şiirin de
Beril Hanım’a yazıldığı besbelliydi. Özellikle kendisine emekli deyip, 54
yıldır şiir yazdığını öne süren Turgut ‘Beril Hanım’ diye akrostiş bile yapmıştı
.
Öğlen olmadan üçünün odalarının yerleri bile değişmişti.
Hatta Necdet şiirini tebrik eden eski jönün sol ayağını tekerlekli
sandalyesiyle ezip tarak kemiklerini bile kırmıştı.
Üçü de daha önce cinayet işlemişti ve bir kadın için bir kez
daha cinayet işleyebileceklerini biliyorlardı. Yaşlıydılar, tekerlekli sandalyeye
bağımlıydılar ve bir huzurevinde yaşıyorlardı. Hiçbirin de cezaevi korkusu
yoktu. Her ne kadar tövbe etmiş olsalar da üçü de cehennemde yanacaklarına inanıyorlardı.
Suz Huzurevini saran huzursuzluğun şiddeti herkesin hissettiğinden de fazlaydı
ve bunun da en çok Beril Hanım farkındaydı.
Turgut öfkesine hakim olamadı ve bir akşam yemeğinden sonra
meyve bıçağıyla Cumhur’a saldırdı. Araya yıpranmış adaleler, tekerlekli sandalyeler,
görevliler girdi ve emeline ulaşamadı. Cumhur tabi ki şikayetçi olmadı. ”Şakalaşıyorduk
arkadaşlar yanlış anladı” dedi, polislerin yanında sarılıp öpüştüler.
Necip bir gece ağır hastalandı ve hastahanelik oldu. Odasını
temizleyen görevli ayakkabısının içinde haplar buldu. Necdet ilaçlarını
içmiyordu. Herkes yaşlılığın insanı delirtmesine yorduysa da asıl amacı o
ilaçlarla diğer ikisini zehirlemekti. Hastahaneden iki ay sonra anca taburcu
oldu. Artık sağ tarafını hiç hissetmiyordu.
Cumhur hasta bakıcıya büyük paralar verdi ve kendisine bir
silah ayarlamasını istedi.Hasta bakıcı parayı aldı ve bir daha işe gelmedi. Bir
başka hasta bakıcıdan da aynı şeyi istedi ama yine parasını kaptırdı. Parası
bitti ve artık eskisi kadar kıvrak bir zekaya olmadığı gerçeğiyle yüzleşti. Her
gün iki üç rekat namaz kılıyor ve namazdan sonra “Allah’ım n’olur Turgut ve
Necdet ölsün” diye dua ediyordu.
ııı.
Bir sabah Necdet ,Cumhur ve Turgut öldü.
Ecelleriyle.Öldürüldüler.Katil ya da katiller asla bulunamadı. Şöyle düşününce
çevre de o kadar çok kötü şair vardı ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder