7 Ekim 2013 Pazartesi

pazartesi - Nolan

Malum artık hava soğudu, gece buğulanmış odamın camının buharına postmodern bir Guarnica yapıp eski dostum Picasso’yu bir kırmızı şarapla anıyordum ki; çok acayip bir şey gördüm pazartesi sürrealistleri. Bulutun tekinde tetris işareti şeklinde bir ışık vuruyor. Batman’i çağıran Gotham misali. Süper kahraman sanılmasına rağmen radyoaktif yememiş ve uzaydan gelmemiş yegane karakter Batman’i sevdiğim için gidip bakayım dedim. Zaten bir şehrimize adını verip zamanında onurlandırmışlığım da vardır.

*Bir grubu olmamalı.
*Tehditkar teşekkürleri olmalı.
*Yanağımdan öperken ıslaklık bırakmamalı.
*Mahallenin delileri ile kanka olmalı.
*Elini omuzuma atmamalı.
*Sempatik çantaları olmalı ve ben de o çantaya ıvır zıvırımı koyabilmeliyim.
*Yaptığı iyiliklerin listesini yapmalı.



Işığı kaynağını takip ettim. Emniyet müdürlüğünün çatısı. Artistlik yapıp duvarı tırmanmadım, efendi efendi kapıdan girdim ve çatıya çıktım. Kadın polisler soğuğa aldırmadan; mini ve gayet seksi kıyafetler giymiş, parti halindeler. Cristopher Nolan bana baktı ve; “Ben size gelir demedim mi?”, dedi. Bir canım sıkıldı anlatamam. Batman gibi çatıdan atladım ve eve kadar batmobilimle geldim. Tabi Nolan’ı da ayağından bayrak direğine asmayı ihmal etmedim.

Hiç yorum yok: