Malum artık hava soğudu, gece buğulanmış odamın
camının buharına postmodern bir Guarnica yapıp eski dostum Picasso’yu bir
kırmızı şarapla anıyordum ki; çok acayip bir şey gördüm pazartesi sürrealistleri.
Bulutun tekinde tetris işareti şeklinde bir ışık vuruyor. Batman’i çağıran
Gotham misali. Süper kahraman sanılmasına rağmen radyoaktif yememiş ve uzaydan
gelmemiş yegane karakter Batman’i sevdiğim için gidip bakayım dedim. Zaten bir
şehrimize adını verip zamanında onurlandırmışlığım da vardır.
*Bir grubu olmamalı.
*Tehditkar teşekkürleri olmalı.
*Yanağımdan öperken ıslaklık bırakmamalı.
*Mahallenin delileri ile kanka olmalı.
*Elini omuzuma atmamalı.
*Sempatik çantaları olmalı ve ben de o çantaya
ıvır zıvırımı koyabilmeliyim.
*Yaptığı iyiliklerin listesini yapmalı.
Işığı kaynağını takip ettim. Emniyet müdürlüğünün
çatısı. Artistlik yapıp duvarı tırmanmadım, efendi efendi kapıdan girdim ve
çatıya çıktım. Kadın polisler soğuğa aldırmadan; mini ve gayet seksi kıyafetler
giymiş, parti halindeler. Cristopher Nolan bana baktı ve; “Ben size gelir
demedim mi?”, dedi. Bir canım sıkıldı anlatamam. Batman gibi çatıdan atladım ve
eve kadar batmobilimle geldim. Tabi Nolan’ı da ayağından bayrak direğine asmayı
ihmal etmedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder