Salı sabahı uyandığımda penceremde masum bir menekşe
yaprağı gördüm pazartesi yeşilcileri. İçgüdüsel olarak bir çaybardağına su
koydum ve yaprağı bardağa bıraktım. Akabinde kendime yazdığım orotoryomu
mırıldanmaya başladım; üç saat ya geçti ya geçmedi, menekşe yaprağı kök
vermeye başlamıştı. Bahçeden biraz toprak aldım ve menekşe yaprağını saksıya
diktim.
*Çadır kurmasını bilmeli.
*Kumalık değil, ablalık yapabilmeli.
*Ağlarken burnunda baloncuk olmamalı.
*Yenilmeyi bilmemeli.
*Asla konuşurken ağzından tükrük çıkmamalı.
O gece beni yine uyku tutmadı. Sabaha kadar, sarı
rengi nasıl gökkuşağından silebileceğimi, erke dönengecini, kurban bayramının
hafta sonuyla birleşip birleşmediğini, saatleri bu sene geri alıp almamayı,
muhteşem kadını, takip edilmenin haz verip vermeyeceğini ve konserve
barbunyanın nasıl bu kadar lezzetli olduğunu sesli olarak düşündüm. Tam güneş
doğarken bir şey kafamı itmeye başladı. Geri zekalı menekşe onunla konuşuyorum
sanıp büyümüştü. Sonra aldım ekmek bıçağını; yer misin yemez misin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder