4 Haziran 2012 Pazartesi

pazartesi - brad ve angelina


Geçen sabah yine her sabah ki gibi umutsuz ve umarsız uyandım Pazartesi çılgınları. Canım ne kahvaltı etmek ne de camdan dışarı bakmak çekti. Yatakta hayali tetris oynuyordum ve bir türlü çubuk gelmiyordu ki; dışarıdan, benim eve gelirken çıkana yakın ama daha az sesler gelmeye başladı. İnsan çığlıkları ve deklanşör sesleri... Hemen anladım, gelen Brad’ti.

*Bacaklarını 180 derece açabilmeli.
*Arabadan inerken frikik vermemeli.
*Annesiyle arasında ince bir çekişme olmalı.
*Uyandığında nefesi bok gibi kokmamalı.
*”boşver” ve ”neyse”’yi çok kullanmamalı.

Brad tek gelmemiş yanına Angelina’yı da getirmişti. Bir içim ısınamadı o kadına. “Yenge bir çay koyda içelim” diyerek onu mutfağa postaladım. Derken Brad konuya girdi. “Abi biz evlenicez, nikahı kıyar mısın?” dedi. Üzülüyorum bu çocuğa ben ya. “Bak yiğenim”,dedim. “Siz zaten evli değil misiniz? Hem aşk senin gözünü kör etmiş. Çocuklar sana hiç benzemiyor, biri zenci, öteki çinli, beriki çirkin; iyi düşündün mü? Ben bu işi onaylanıyorum” dedim. Ağladılar ve gittiler. Çay da ayıptır söylemesi deve sidiği gibi olmuştu.

Hiç yorum yok: