Gece Melek ve Bizim Kızlar
Üç yeni arkadaştık,
saat sabah beşi otuz dokuz geçiyordu. Çok içmiş ama alkol alımımızı çok uzun
zamana yaydığımız için fazla sarhoş olmamıştık. Ev sıcak, aylardan ocaktı; kar
bazen yağıyor, bazen duruyor ve bu bizim kafamızı çok karıştırıyordu. Sonra
Burcu kalktı, camı açtı, biraz dışarıyı izledi; camı kapattı, kediyi ayağının
dışı ile Quaresmavari bir şekilde okşadı, misafir olmasına hiç aldırış etmeden
koridor boyu yürüdü ve bir odaya girip elinde kağıtlar ve kalemlerle geldi.
İkimize de birer tane verdi ve İsim şehir hayvan oynamayacağımıza emin
olabilirsiniz, dedi.
Canan çok hızlı hareket
eder ve çok hızlı konuşurdu ama aldığı her yudum alkolün onun konuşma hızını
düşürdüğünü gözlemlemiştim. Hüsrev Hatemi hızında, O zaman filozof, yönetmen,
albüm ve kitap oynayalım, dedi. Kırlenti aldığım gibi kafasına attım. Önce
şaşırdı, sonra gülmeye başladı. Sonra Burcu koştu ve üzerine atladı, sonra ben
de onların üzerine atladım. Adını henüz sormadığım aşırı umarsız kedi bizi
yattığı yerden uykulu gözlerle izliyordu. Biraz debelendik, en son Canan’ın
poposu benim kafamdayken otomatik olarak ayrıldık ve gülmeye başladık. En çok
ben güldüm. Genelde ben çok gülerim. Benimle komedi filmine giden filmin
yarısını anlamaz. Hakeza ben de anlamam.
Koltuklarımıza geçtik.
Nefeslendikten sonra ben bir yudum daha bira aldım ve Kâğıt kalemi ne yapacağız,
diye sordum. Burcu bir bira daha açıp –çıkıssss- birer cümle yazıp üzerine konuşacağız,
dedi. Bu kızın veterinerlik okuması kesinlikle adil değildi. Canan’ın mekatronik
okuması da, benim Macar dili ve edebiyatı okumam da; Azra Akın’ın dünya güzeli
seçilmesi de, dizilere bu kadar çok reklam konması da, çirkin kızların
yakışıklı çocuklarla çıkması da, kurban bayramı da, yaşlıların belediye
otobüslerine bedava binmesi de, uyku haplarının vadettiği kadar çok uyutmaması
da,…
Anlamadım, dedim; Ben
hiç anlamadım dedi, Canan. Susun lan, anlatacağım, tatava yapmayın; deyip güldü
Burcu ve kağıda;
‘Benim
annem melek olamaz, çünkü melekler intihar etmez’ yazdı. Daha yeni tanıyordum
Burcu’yu. Ailesinden henüz bahsetmemişti, henüz hiçbirimiz birbirimize
ailelerinden bahsetmemiştik. Yarı ayık kafa biraz düşündüm de; yanımdayken de
ne annesi, ne babası ne de başka bir akrabası aramamıştı. Eskişehir’deki
arkadaşlarından, lise arkadaşlarından bahsetmişti ama hiç aile bulgusu
hatırlamıyordum ki Canan;
Hiçbir
anne melek olamaz; intihar etse de, etmese de. Çünkü meleklerin cinsiyeti
olmaz. Cinsel yönelimlerimiz bize doğuştan doğmalar yükler. Beğenilerimiz buna
göre şekillenir ve bunu asla engelleyemeyiz. Hangimiz ciğeri beş para etmeyecek
bir adam için pırlanta gibi çocukları harcamadık ve hangimiz karaktersizin teki
için en iyi arkadaşını satmadı? İşte bunlar hep cinsel yönelimlerimizden ve
bunu da cinsiyetimiz belirliyor. Konuya döneyim, meleklerin cinsiyeti olmaz,
olsaydı adil olmazlardı; adil olmasalar da bu kadar değerli olmazlardı… Ya da
buna benzer bir şey söyledi. Çok uzun anlatmasa iyiydi. Arada dinlerken kedinin
gözlerinin maviliğinden ilk sevgilimi düşündüğümü hatırlıyorum şimdi.
Bana
baktılar… İnsanların bana, benden bir şeyler bekler şekilde bakmasına oldum
olası katlanamamışımdır. Bu bende negatif stres oluşturur ve biraz kekeler, bol
‘şeyy’’lerim;
Bence
annen melek olabilir, diye konuya girdim. Ki önermemin tek sebebi aslında
Canan’a antitez oluşturmaktı. Sonra biraz çekinik bir ses tonu ile devam ettim,
Ve melekler intihar ederler. Bir meleğin intihar etmesinin altında sandığınız
gibi sıkılma, bıkma, dayanamama, takatinin kalmaması, depresyon, şeyy, hımm
bunalma… gibi şeyler yoktur. Melekler tek bir sebepten intihar ederler. Ölüp ölemeyeceklerini
merak ederler. Çünkü meleklik istifa edilebilecek bir iş değildir. Mafya
gibidir. Ölmeden çıkamazsın. Hala işte olup olmadığını merak eden bir melek ya
bir asit tankı bulup dalar ya da yüksek hızlı bir trenin raylarında bekler.
Bazen de uzaya mekik fırlatılıyorsa fırlatma takımının altında beklerler.
Ölmüşse, zaten daha önce ölmüştür, ölmemişse görev ve sorumluluklarının bilinci
içerisinde iyilik yapmaya devam eder. Ondan dolayı buna intihar yerine
genserial suicide demek daha doğru olur.
Yalnız
fena saçmalamıştım ve canıma okuyacaklarından emindim. Öyle ya da böyle
karşımda benim kadar güzel ve benim kadar zeki iki kadın vardı ve her ne kadar
ortak zevkler temelinde kurulmuş iyi bir
arkadaşlık içerisinde olsak da ilk fırsatta canıma okuyacaklarından adım kadar
emindim. Kısa bir sessizlik oldu, biralardan sakin birer yudum alındı ve Burcu
sordu, Tamam da annem melek miydi değil miydi?
Bence
melek olma ihtimali var Burcu’cuğum dedim. Sadece bir kontrol etmek istemiştir
belki kendini o kadar. Görev süresi dolmuş zavallının ve ondan ölmüştür. Nasıl
intihar etti?
İlaç,
dedi ve derin bir sessizlik oldu. Hepimiz iç dünyamıza döndük.
Gün
ışırken hiçbirimiz uyumamıştık ve haliyle bir acıktık. Buzdolabını Canan açtı
ve Neden kahvaltılık hiçbir şey yok Sevim? dedi –Sevim benim- Ben nerden
bileyim Burcu’ya sor, dedim. Burcu da ben nerden bileyim dedi ve salonda
sandalyeye bağladığımız yaklaşık otuz kiloluk yaşlı kadının ağzından önce bandı,
sonra da çorabı çıkarttı. Birkaç tokat attı ve Teyzeciğim yakışıyor mu
buzdolabı sana? Biz ne yiyeceğiz şimdi!, üç kızın bir oğlun ve bir düzine
torunun var ama bir gündür arayıp soran yok. Bence seni aramama sebepleri hep
bu pintiliğin, şimdi senin melek olup olmadığını deneyeceğiz dedi ve bim
poşetini kadının kafasına geçirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder