24 Kasım 2012 Cumartesi

ovacık - "ilk'e bağla"


Yemeği çok kaçırdığım bir gece, maden suyu almak için markete çıktığım zaman kaçırıldım. Polise de söylediğim gibi dört kişilerdi, biri arabayı sürüyordu, dördünde de kızıl peruk vardı, dördü de esmerdi ve sakal bıyıkları yoktu, dördünü de ilk kez görüyordu, dördü de çok kuvvetliyli, dördünün de silahı yoktu, kendi aralarında da, benimle de bir kelime bile konuşmadılar. Siyah bir kartalın arkadasında Ovacık'a kadar gittik. Beni iyice  dövdüler, bolca bacaklarıma vurdular, ayağa kalkamaz hale geldiğimde de oradaki alıç ağacına bağlayıp gittiler. Dövmemeleri için yalvamış olsam da umursamadılar, nedeni sorduğumda da cevap vermediler. Diğer gün öğlene doğru ayıldım sanırım. Güneş tepemde olsa da alıç ağacının gölgesi beni koruyordu. Çok derin bir susuzluk hissettim uzun süre. Tüm gücümle iplere asılsam da çözemedim. Çaresizce öleceğimi düşündüm. Uzaklardan arada sırada araba sesi geliyordu ama ben arabanın sesini zor duyduğuma göre arabadakiler beni duyamazdı. "İmdat!" diye bağırdım arada sırada. Sonra kendimi, beni bulacakların yerine koydum. Bu ıssızda birinin "İmdat!" diye bağırdığını duysam ne yapardım? Kesin arkama bile bakmadan topuklardım. Ondan bağırmaktan vazgeçtim. Zaten susamış olduğumdan her bağırışımda boğazım acıyordu.

Üstüme bir tevekkül çöktü. Ölürsek de ölürüz, buraya kadarmış havasına girdim. Sonra renkler kararmaya başladı, bayılmışım. uyandığımda her yanım koyundu. iki çoban köpeği bana doğru havlıyordu. yaşlı bir adam dua ederek başımdan aşağı su döktü, bir daha bayıldım ve hastanede gözümü açtım.

Polis soruşturmasından bir şey çıkacağını bir an bile düşünmemiştim zaten. ağzımla burnum yer değiştirmemiş olsa yalan söylediğimi bile düşünebilirlerdi. yaralarım iyileşti, korkularım azaldı ve eskisi gibi kendi başıma dışarı çıkabilmem bir yılımı aldı. bir öğleden sonra çekirdek almak için evden çıktım ve kuruyemişçinin önünde beni yine aldılar. tarife ilk seferden farklı değildi. Önceden izlediğim korku gerilim filmini tekrar izler gibi olduğumdan eskisi kadar korkmadım da, ağlamadım da, yalvarmadım da. yine ovacığa gittiğimizi anlayınca sevindim bile geçen sefer başımda dua eden amcayı bulup teşekkür edememiştim, belki bu sefer nasip olur diye düşünüm.

aynı alıç ağacına bağlayıp gittiler. geçen seferden farklı olarak arabayla geri geri gelip egzos borusunu kafama kadar yaklaştırıp beni dumana boğdular. sanırım gaz yaradı ve daha çabuk bayıldım. yine susuzlukla uyandım ve her şey istediğim gibi gerçekleşti; geçen seferki amca beni yine buldu, koyunlar ve çoban köpekleri ile barebar. başımdan aşağı su boca ederken,

"Neden seni böyle dövüyorlar? Onlara ne yaptın?" dedi.
"Bilmiyorum amca", dedim.
"Var bir şeyler var", dedi

O " Var bir şeyler var" demesi iyileşirken beynimi kurcaladı durdu. ne olabilirdi ki?


"""hiçbir şey ilk sefer ki kadar acıtmıyor, gibi..."""

Hiç yorum yok: