Beyaz şezlongların üzerine sarı bir şeyler serilmiş. Dışı su geçirmez kumaştan, içi ise sertçe bir süngerden olmalı. Üzerine yattığım zaman şezlong kıçıma batmıyor ama birkaç dakika sonra vücuduma yapışıyor. Nasıl bir kafa tatile havlu almadan gider ki diye kendime uzun uzun soracağım ama ortam öyle canlı ki hiçbir konuya uzun süre odaklanamıyorum.
Üzerimde lipton ice tea yazan kocaman sarı bir şemsiye var. Ben güneşten tahminim yirmi dakika daha koruyacak, sonra şezlongu doğuya doğru çekmem gerekecek. Kendimi bildim bileli bu oyunu oynuyorum zaten. Güneşi hiç sevmedim, hala da sevmiyorum.
Dört yanım yabancı turist dolu. O kadar çoklar ki kendimi de yabanı turist gibi hissediyorum. İyi ki etrafımda Harlem’in arka sokaklarından çıkmış kadar esmer Türk garson çocuklar var; beni sallamasalar da, istediğim su yirmi dakika sonra da gelse de, yüzlerindeki yavşak gülümsemeden tiksinsem de iyi ki varlar. Gurbet zor yoksa.
Suya ilk gireceğim an göğüs kılları beyazlamış bir amca yanıma gelip, “ Hi” diyor. Ben biraz mesafe koymak istiyorum ve “ Hello” deyip suya doğru yürümeye başlıyorum. Hayatımın bir yılını İngilizce öğrenmek için feda etmek zorunda bırakılmış biri olarak aldığım eğitime ihanet etmenin tadını tekrar yaşıyorum
Su soğuk, vücudum sıcak.
Sanırım altı yedi dakika sonra tam olarak sudayım. Mantarlara kadar yüzüp geliyorum. Sağa sola bakıyorum, gösterişli bir deniz yatağında iki rus kızı güneşleniyor, biri üstsüz. Onun memelerine bakıyorum. Sonra diğer rus kızının kıçına bakıyorum. Sonra biraz daha yüzüyorum. Biraz daha bakıyorum, zaman akıyor.
Yoruldum biraz, kıyıya vuruyorum, duş alıp şezlonguma yayılıyorum. Mor tangası ile bir rus tam önüme duruyor. Kuru kıçlı ama olsun, biraz bakıyorum. Sağa sola bakıyorum sonra. Asıl bomba tam arkamda oturuyor. Önümde olsa çekinmeden bakardım ama arkamda olduğundan kıçına kaçamak bakışlar atıyorum. Sonra bir Harlemli Türklerden bir ayran istiyorum.
Ayran absolut votka bardağında içinde pipetle geliyor. Pipeti çıkartıp ayranı öyle içiyorum. Sonra sahil boyu yürüme kararı alıyor ve uyguluyorum.
Sanırım en çok Ruslar var. Sonra Almanlar ve Türkler ama en çok çeken İranlılar. Mayo giyen birkaç tane, çocuğunu sadece erkekleri denize giriyor. Kızlar ise dar kot pantolon, tayt giyerek ellerinden geldiği kadar günaha girmeye çalışıyorlar. Sonra bir İranlı kız görüyorum, siyah bir bikinisi var ama her yeri siyah tüllerle kaplı. Hem komik hem ilginç, ne olur ne olmaz diye uzun uzun bakmıyorum ve gözlerimi hemen elli metre kadar ileride keşfettiğim üstsüz kadına çeviriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder