Karakterler ve Karakter Dönüşümleri:
Romanın karakter kadrosu geniş olmasına rağmen, karakter gelişimleri açısından bazı zayıflıklar vardı. Örneğin, Arap Ali’nin büyüyüşü ve kardeşini kaçırma süreci etkileyici biçimde yansıtılmıştı; ancak Adnan’ın dönüşümünde aynı başarıyı göremedim. Anne hasreti çeken zavallı bir çocuktan acımasız, paragöz ve erdemsiz bir toprak ağasına dönüşüm bana çok rasyonel gelmedi. Bu psikolojik değişim daha derinlikli işlenebilirdi.
Çatışmalar:
Kitapta çok sayıda çatışma vardı ve çoğu gerçekten iyi kurgulanmıştı:
* Köylü–ağa
* Osmanlı–İttihat ve Terakki
* Yeni ve eski ittihatçılar
* Osmanlı ve diğer ülkeler
* Ormanlıcılık ve yenişikçiler
* Ağa baba ve okumuş oğul
* Modern tıp–üfürükçüler
* Halk–asker
* Eşkıya–köylü
* Askeri hiyerarşi
* Gibi…
Bu çatışmaların neredeyse hepsinde bir gerilim ve anlam duygusu yakalayabildim. Bu yönüyle romanın en güçlü tarafı olduğunu düşünüyorum.
Romandaki delikli para ile ödeme yapma kısmı ise belki de en zekice yerlerdi. Okurken kazandığı parayı yine kendi içinde harcatma fikrini hayranlık duydum.
Spiritüel Öğe:
Gani karakterine bir türlü ısınamadım. Çok karikatür geldi. Spiritüel yönüyle romana derinlik kazandırması beklenmiş olabilir ama bende fazla etkili olmadı.
Olay Örgüsü ve Öngörülebilirlik:
Arap Ali ile Adnan’ın çatışacağı ve Arap Ali’nin, daha önce öldürülen isyankar ağabeyiyle benzer bir sonu paylaşacağı çok erken tahmin edilebiliyordu. Bu açıdan roman beni şaşırtmadı. Belki de bu öngörülebilirlik, Adnan’ın isminin çağrıştırdığı tarihsel figürle (Adnan Menderes) bilinçdışı bir bağlantı kurmamdan da kaynaklı olabilir.
Kapak Tasarımı:
Kapak benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Atatürk imzalı kahve fincanı ya da rakı bardağı gibi; ticari kaygı ve kapitalist bir öğe olarak Atatürk kavramına şahsi bir hıncım var. Önerilmeseydi sırf kapağından dolayı almazdım.
Savaş ve Aksiyon:
Çanakkale cephesi ve savaş planları kısmı oldukça uzundu ve zaman zaman anlatımda temposuzluk hissettirdi. Romanın sonlarına doğru olan cephane baskını bölümü, fazla sorunsuz ilerlediği için inandırıcılıktan uzaklaştı. O kadar silahlı adamın olduğu bir ortamda hiç pürüz yaşanmaması bana gerçek dışı geldi.
Cemil ve Zeki:
Abi-kardeş çatışmasını çok beğendim. Aralarındaki sınıfsal ve duygusal mesafe, son derece başarılı aktarılmış. Cemil’in isyanları ve Zeki’nin ölümü sonrası hissettiği rahatlama da dikkat çekici sahnelerdi. Hatta bu hikâye, yazar tarafından bir yan anlatı (spin-off) olarak genişletilse çok etkileyici bir kurmaca çıkabilirdi. Hatta keşke çıksa. Benzer bir hisse Benim Adım Kırmızı’yı okuduğum zaman kapılmıştım.
Arap Ali:
Fazla erdemli ve tahmin edilebilir bir karakterdi. Ne yapacağını önceden kestirebildiğim için bir süre sonra ilgimi kaybettim. Örneğin, anne geyiği vuracağını zaten hiçbir okurun düşüneceğini sanmıyorum. Finalde biraz şaşırtmadı değil ama yine de yeterli gelmedi.
Maya ve Kadın Temsili:
Son dönem kurmacalarında sıkça karşımıza çıkan “güçlü kadın” figürünün temsili bu romanda zayıf kalmış. Maya karakteri çok yüzeysel anlatılmış, bir anda ortaya çıkıp kısa bir öyküyle kaybolmuş gibi. Aşk ve güçlü kadın teması sadece “olsun diye” konmuş hissi veriyor.
⸻
Genel olarak roman güçlü çatışmalar ve dönem atmosferi açısından dikkat çekiciydi. Ancak karakter inşasında ve bazı olayların işlenişinde derinlik eksikliği vardı. Yine de tartışmaya, düşünmeye açık ve okunmaya değer bir eser olduğunu düşünüyorum.